Elektrik süpürgesi deyince hepimizin aklına gelen ses aynıdır. Peki o “vuuu” sesine aslında gerek olmadığını ve bilinçli bir şekilde eklendiğini söylesek? Hatta aynı durum, arabalar ve motosikletler dahil olmak üzere diğer birçok ses çıkaran şey için geçerli.
Sizce şimdiye kadar sıfır sesli süpürge üretilemez miydi? Tabii ki de üretilirdi ve üretiliyor da. Ancak markalar bu teknolojiyi pek tercih etmiyor çünkü bizi manipüle etmek işlerine geliyor.
Üstelik sırf bunun için “ses mühendisleri” bile bulunuyor. Biz fark etmeden bastığımız bir “klik” sesine bir amaç yüklemek için çalışıyorlar. Peki nasıl?
“Ürün sesi tasarımı” diye bir şey bile var!
Aklınıza çeşitli sesler getirin. Ketçap kapağını kapatma, Pringles kutusunu açma, oyun konsolu tuşlarına basma, tükenmez kalemin ucunu açıp kapatma, araba sinyal kolu sesi… Bu örnekleri yüzlerce olana dek sürdürebiliriz.
Mühendisler ve tasarımcılar, ürünlerin nasıl ses çıkaracağı konusunda ciddi anlamda mesai harcıyor ve seslerin bir amacı olması için titizlikle uğraşıyor. Çünkü bu ürünlerden çıkan sesler, seçimlerimizi manipüle edebiliyor!
Arabalar üzerinden bir örnekle başlayalım. Seslerin bir amaç için özenle tasarlanmasındaki sebep ne ve bizi nasıl manipüle edebiliyor?
Hızlı giden bir arabanın sesini düşünün. Yukarıdaki gibi bir şey işte. Bu gerçek bir ses olabilir ancak olmayabilir de. Bazı arabalara, bu hız sesi için çakma motor sesleri eklenebilir ve hoparlörden geçerek arabanın kabininde yankılanır. Arada ufak da olsa bir fark olur ancak siz fark edemeyebilirsiniz.
Çakma ses koymalarının sebebini ise az çok tahmin edebilirsiniz. Motorun sesi, hızı temsil ediyor; hız ise gücü. Bir arabanın sesi ne kadar yüksek olursa o kadar güce sahipsinizdir. Sokak aralarında “vutututu” yapa yapa geçen kekoların amacını şimdi daha iyi anlamışsınızdır herhâlde.
Bir Harley-Davidson motosikleti sesi olmadan düşünsenize. Muhtemelen hiçbir heyecanı kalmazdı. Hatta bu ses, markayla öyle özdeşleşti ki Harley-Davidson, sadece onlara özel olması adına patent başvurusunda bile bulundu fakat kabul edilmedi.
Arabalar ve motosikletler ilginizi çok çekmediyse elektrik süpürgesine geçelim.
Elektrik süpürgelerinin aslında o kadar da sesli çalışmasına gerek yok. Siz sabahları uyurken evde çalışan elektrik süpürgesinin sesinden rahatsız oluyor olabilirsiniz ancak süpüren kişi için aynısı geçerli değil.
Mesela elektrik süpürgesinin borusuna çarpan o minik parçacıkların sesini düşünün. Ne kadar tatmin edici değil mi? Aynı şekilde, süpürgenin sesli çalışması da daha güçlü çalışarak daha iyi temizlediğine dair bir düşünce yaratıyor kafamızda. Şirketler de elbette bu durumu kullanmak istiyor ve sesleri bildiğiniz tasarlıyor.
Yiyecek ve içeceklerde de aynı manipülasyon ve ince işçilik geçerli.
Bazı meyve sularının metal kapakları, “pup” diye şirin bir sesle açılır. Bu ses, tazeliği temsil eder, daha önce hiç açılmadığınızın sinyallerini gönderir beyninize. Meyve suyu şişesi için oldukça isabetli bir tercihtir yani.
Şimdi bir de cipsleri düşünün. O “çıtırt” sesi… Sadece sesini duymak bile canımızın çekmesine yetebilir. Hatta “çıtırt” sesi azaldıkça cipse olan ilginin de düştüğüne dair gerçekten de araştırma var.
İşte tüm bunlar, seslerin bizi nasıl manipüle ettiğini ve taleplerimizi yönlendirdiğini gösteriyor. Arabaların çıkardığı sesten tutun cipsin çıtırtısına kadar her şeyin bir sebebi var.