Bir yaz sabahında, gökyüzü açık ve güneş ışıldıyordu. Tarihin en trajik yarışlarından birine tanık olacak Le Mans’a 250.000 ila 300.000 arasında kişi gelmişti. Ancak o gün, yarış tarihinin en feci kazalarından biri yaşandı…
1955 yılında Le Mans 24 Saat yarışı için bir araya gelen kalabalık, motor sporlarının kalbinde unutulmaz bir iz bırakacaktı. Yarışın kadrosu, âdeta yıldızlar topluluğu gibiydi. Juan Manuel Fangio, Stirling Moss, Mike Hawthorn gibi efsaneler ve zirvedeki üç büyük üretici Ferrari, Jaguar ve Mercedes-Benz.
Ferrari, geçmişin şampiyonu olarak koltuğunu koruma peşindeydi. Jaguar ise iki yıl önce elde ettiği zaferin tekrarını hayal ediyordu. Ancak Mercedes-Benz’in magnezyum alaşımlı, hafif aracı 300 SLR ve onu kullanacak olan Fangio ve Moss ikilisi, en büyük umudu temsil ediyordu.
İlk önce bahsi geçen kazayı izlemenizde fayda var, keza felaketin boyutunu daha iyi anlayabilirsiniz. (1:14’te başlıyor.)
Yarışın ilk saatleri, dayanıklılık testinden ziyade hız furyasına dönüşmüştü.
Fangio ve Hawthorn, tur rekorlarını altüst ederek birbirlerine karşı kıyasıya bir rekabet sergilediler. Bu rekabetin altında yatan kişisel hikâyeler, mücadelenin sadece pistte değil kalplerde de olduğunu gösteriyordu.
Ancak yarışın üçüncü saatinde tüm bu rekabet ve hırs, tarihin en korkunç motor sporları felaketlerinden birine yol açtı. Hawthorn bir anda pite girmek için fren yaptığında; Lance Macklin’in Austin Healey’si, kaçınılmaz felaketin fitilini ateşledi.
Pierre Levegh’in yönetimindeki Mercedes, kontrolünü kaybederek havalandı ve o büyük felaket yaşandı. Levegh ve 83 seyirci hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralandı.
Felaketin ardından yaşananlar, yarış dünyasının karanlık yüzünü ortaya çıkardı.
Yarış, şaşırtıcı bir şekilde devam etti; seyirciler ve yarışçılar şok içindeyken dünya, yaşanan bu korkunç olayı konuşmaya başladı. Mercedes, yarıştan çekilme kararını gece yarısı alarak ahlaki duruş sergiledi ancak Jaguar ve diğer yarış organizatörleri, mücadeleye devam etme kararı aldı.
Bu felaketin ardından motor sporları için yeni bir dönem başladı. Güvenlik önlemleri artırıldı, pistler yeniden tasarlandı ve bazı ülkelerde yarışlar durduruldu. Ancak hiçbir önlem, o gün kaybedilen hayatları geri getiremezdi. Yaşanan felaket; sporun, rekabetin ve insan hayatının değerinin yeniden sorgulattı.
Mike Hawthorn’un zaferi ve sonrasında yaşananlar, bir yandan başarının kutlanması, diğer yandan trajedinin gölgesinde kalmış bir hikâye… Ne kadar acı değil mi?
Pierre Levegh
Olayın hemen ardından başlayan suçlama oyunları, yıllar süren tartışmalara ve hukuki mücadelelere yol açtı. Resmî soruşturma, pistin o dönemdeki araç hızları için yetersiz olduğunu ortaya koydu ancak kaybedilen hayatlar geri getirilemezdi.
1955 Le Mans felaketi, motor sporlarının bir anda nasıl acı ve yasla dolu bir sahneye dönüşebileceğinin acı bir hatırlatıcısı niteliğinde.