Denizaltılar ilk geliştirilirken korkunç bir üne sahiptiler ve bunun iyi sebebi vardı. Pek çok kazanın yaşandığı ve pek çok denizcinin mezarının okyanusun dibinde olduğu bir dönemdi. 1939 yılında yaşanan bir olay, bu kötü üne bir yenisini ekledi.
Denizaltıların gelişim süreci, büyük risklerle doluydu. Pek çok kaza yaşanmış ve yüzlerce denizci, okyanusun derinliklerinde can vermişti. Bu nedenle denizaltı hizmeti, “Tabut Hizmeti” olarak anılmaya başlamıştı.
1939 yılında yaşanan Squalus faciası, bu kötü ünü pekiştiren en korkunç olaylardan biri olarak tarihe geçti.
23 Mayıs 1939 sabahı USS Squalus, rutin bir test dalışı için denize açıldı.
Mürettebat, sivil mühendisler ve General Motors temsilcisinden oluşan 53 kişilik bir ekiple New Hampshire kıyılarında dalışa başladı.
Saat 9’da dalış komutu verildi ve denizaltı suya daldı. Ancak denizaltı suya indiği anda, bir sorun ortaya çıktı. Havalandırma deliği kapatılmamıştı ve su, hızla motor bölmesine doluyordu.
Tüm çabalarına rağmen mürettebat suyu durdurmayı başaramadı ve denizaltı hızla dibe doğru batmaya başladı.
Squalus, 73 metre derinlikte deniz tabanına dik bir şekilde çarptı.
33 kişi, denizaltının kapalı bölmelerinde hayatta kalmayı başardı. Hemen bir kurtarma planı devreye sokuldu ve su yüzeyine sinyal şamandırası bırakıldı.
Kardeş gemi USS Sculpin, yardım sinyallerini aldı ve olay yerine ulaştı. Ancak ilk kurtarma denemesi başarısız oldu ve iletişim kablosu koptu. Neyse ki saatler süren aramaların ardından Squalus tekrar bulundu.
Hipotermi ve karbondioksit zehirlenmesi tehlikesi altında olan mürettebat, oksijen tedarikini dikkatli bir şekilde kullanarak hayatta kalmaya çalıştı.
Dört aylık yoğun bir çabanın ardından denizaltı, başarılı bir şekilde yüzeye çıkarıldı ve USS Sailfish adıyla yeniden hizmete alındı.
Squalus faciası, denizaltı kurtarma operasyonlarının zorluklarını ve mürettebatın dayanıklılığını gösteren en çarpıcı örneklerden biri olarak tarihe geçti.