6 aylık hazırlığın ardından 3 mahkûm, Alcatraz Hapishanesi’nden kaçmayı başardı ancak ana karaya ulaşıp ulaşmadıkları hâlâ belirsiz. Arkalarında maket kafalar bırakan kaçakların, ünlü mafya babası Al Capone’un bile bulunduğu bu yüksek güvenlikli hapishaneden kaçış hikâyeleri ise oldukça hayret verici.
Takvimlerin 12 Haziran 1962’yi gösterdiği bir sabah gardiyanlar, rutin bir işlem olarak sayım yapıyordu. Görünüşe göre her şey normaldi. Ancak 3 mahkûmun odalarına daha dikkatli bakıldığında yataklarında, kartonpiyerden yapılmış kafalarla karşılaştılar! 3 adam, FBI ve ABD ordusunun da dahil olduğu insan avına rağmen hiçbir yerde bulunamadı.
Bazıları bu kaçışın, olaydan neredeyse 1 yıl sonra Alcatraz Hapishanesi’nin kapatma kararında etkili olduğunu bile söylüyor. Gelin, 3 mahkûmun şaşırtıcı kaçış hikâyelerine daha yakından bakalım.
ABD’nin San Francisco Körfezi’nde bulunan Alcatraz Hapishanesi, 1934 yılında kurulduğundan beri hiçbir başarılı kaçış olmamıştı.
1930’larda Alcatraz; Pasifik’in soğuk, ve dalgalı sularıyla çevrili, ürkütücü bir yerdi. Al Capone ve George “Machine Gun” Kelly gibi ün salmış tehlikeli suçlulara da burada rastlamak mümkündü. Sert demir parmaklıklar, stratejik olarak konumlandırılmış bir dizi koruma kulesi ve mahkûmların günde bir düzine kontrolünü içeren katı kuralları vardı. Kaçış neredeyse imkansız görünüyordu.
Her şeye rağmen; 1934’ten, hapishanenin kapatıldığı 1963 senesine kadar; 36 adam, 14 ayrı firar girişiminde bulundu. Neredeyse tamamı yakalandı ya da bu girişimden sağ çıkamadı. Bununla birlikte, olayımıza konu olan silahlı soyguncu Frank Morris ve banka soyguncu kardeşler Clarence ile John başarılı bir kaçışa imza attı ve sonrasında hiçbir yerde bulunamadı
Hapishane o kadar güvenlikliydi ki kaçma girişiminde bulunanların sonu Alcatraz oluyordu.
Alcatraz Hapishanesi’nde başarılı bir kaçma vakası olmadığı için diğer hapishanelerden kaçmaya çalışan mahkûmlar bile buraya gönderiliyordu.
Bahsettiğimiz bu firar olayındaki üç mahkûm da aynı şekilde, başka hapishanelerden kaçma girişiminde bulundukları için Alcatraz’a getirilmişti. Hatta içlerinden Morris “kaçış sanatçısı” lakabıyla tanıınıyordu.
O gün geldiğinde, dahiyane planlarını uyguladılar.
Yataklarında, gece bekçilerini kandıran; alçıdan, ten rengi boyadan ve gerçek insan saçından yapılmış kukla kafalar vardı. Sayımda bunu fark eden gardiyanlar hemen hapishaneyi kilitledi ve yoğun bir arama başladı.
Aylarca planlanan kaçış, o kadar profesyonelceydi ki körfezin soğuk sularında ve kuvvetli akıntıda kıyıya yüzmenin zor olacağını bile hesaba katarak çaldıkları lastik yağmurluklardan bir sal yapmışlardı. Hatta lastikten can yelekleri bile vardı!
Yaptıkları lastik ekipmanlarının parçaları adanın yakınlarında bulundu fakat karaya ulaşıp ulaşamadıkları hiçbir zaman bilinemedi. Koyda hiçbir zaman ceset bulunamadı.
Kaçaklardan geriye kalan kanıtlar incelendiğinde FBI, kaçışa dair ipuçlarını birleştirerek şu sonuca vardı:
Kaçaklar, eski bir testere bıçağı bulduklarında kaçış planı yapmaya başlamışlardı. Bozuk bir elektrikli süpürgenin motorundan yapılmış el yapımı matkap da dahil olmak üzere kaba aletler kullanarak duvarda özenle delikler açmışlardı. Hücrelerin arkasındaki havalandırma deliklerini gevşeten firariler, daha sonra bu delikleri karton parçalarıyla saklamışlardı.
Sıhhi tesisat borularını basamak olarak kullanıp hücre bloklarının çatısına çıkarak burada gizli bir atölye kurmuşlardı. Kaçarken de yine çatıya çıkıp 15 metrelik bir yükseklikten atlayarak dikenli teli kesmişlerdi ve su kenarına inmişlerdi. Fakat sonrasında ne yaptıkları hâlâ belli değil.