Kadınlara yönelik cinsel saldırı ve istismar olayları, tarihin hemen hemen her döneminde birbirinden farklı şekilleriyle gözler önüne serilmiş durumda. Bu acımasız ve adaletten yoksun olaylar, Antik Roma döneminde de hatırı sayılır bir biçimde yaşanmış ve bazı kaynaklara konu olmuş vaziyette.
Bu tarz durumlar 1000 yılı aşkın bir süre hüküm süren Roma uygarlığında, kadınları istemedikleri şeyleri yapmaya zorluyor ve maalesef kanunlar da pek onlardan taraf olmuyordu. Kadınlar üstüne üstlük genellikle hak etmedikleri cezalarla da baş edebiliyorlardı.
Peki, Antik Roma kadınları bu olaylardan nasıl etkilenmişti?
İlk olarak Sabine kadınlarıyla başlayalım.
Sabine kadınlarına tecavüz
Bazı tarihçiler Sabine kadınlarına yapılan istismarı, Roma emperyalizminin gelişiminde bir dönüm noktası olarak görür. Genellikle Livy lakabıyla bilinen yazar Titus Livius, dönemin öne çıkan tarih yazarlarındandır ve Sabine kadınlarının başına gelenlere, onun kaleme aldığı eserler sayesinde tanıklık ederiz.
Roma, Romulus’un hükümdarlığı sırasında yalnızca erkeklerden oluşuyordu ve Livy’nin ifade ettiğine göre bu hükümdar, komşu kabileden olan kadınları erkeklerle yaşamak üzere Roma’ya getirmek istedi.
Ancak kabileler bu fikre sıcak bakmadı ve Romulus, Neptün onuruna düzenlediği oyunlara tüm komşu ulusları davet etti. Bu etkinlik sırasında Romalı erkekler, Sabine kadınlarına karşı bir cinsel saldırı başlattı ve Sabine kadınlarının babaları, erkekler arasında kadınlar uğruna kan dökülmesini önlemek için araya girdi.
Dönem içindeki Ovid isimli bir başka yazar, bir eserinde, genç erkeklere aşka nasıl yaklaşmaları konusunda rehberlik etmeyi amaçladı.
Bu kitapta halka açık ortamlarda kadınlarla flört etmenin çeşitli yöntemleri açıklandı. Yazarın ifadelerine göre festivallere katılan kadınlar, kolay hedeflerdendi. Ovid bu kitabında erkek okuyucularına, bir kartalmışçasına hedeflerini uzaktan seçmelerini tavsiye etmişti.
Yazar bununla kalmadı ve ilk Romalıların Sabine kadınlarını kaçırmasını, kendi düşünceleriyle paralellik kurarak aktardı. Kısaca bu yolla Romalı erkeklerin kadınlara yönelik bu davranışları, cinsel arzularının peşinden gitmeleri için desteklenir hale geldi.
Yine Livy adlı yazarın gösterdiği kaynaklara göre Lucretia’ya gerçekleştiren tecavüz de Sabine kadınlarının hikâyesinden pek de farklı değildi.
Lucretia’nın intiharı
İçlerinde Etrüsk hükümdarının oğlu Sextus Tarquinius’un da bulunduğu bir grup genç asker, bir akşam kimin ahlaken daha dürüst bir eşe sahip olduğunu karşılaştırmaya karar verdi. Lucretia’nın eşi de karısının bu yarışta zafer kazanacağını iddia etti.
Bu iddiayı duyan genç askerler, eşleri yokken karılarının ne yaptığını görmek için evlerinin yolunu tuttu. Evlerine giden erkekler, eşlerini başka erkeklerle gördü ancak Lucretia, köle kızlarıyla yün eğiriyordu.
Ancak Etrüsk hükümdarının oğlu Tarquinius, Lucretia’ya tutkuluydu ve bu genç kadının odasına gizlice girerek onu bir hançerle tehdit etti. Lucretia, ya Tarquinius ile birlikte olacaktı ya da ölecekti. Bu aşağılanmaya daha fazla dayanamayan Lucretia, intihar etti.
Antik Roma’da yaşananlar yalnızca bunlarla sınırlı değildi.
Lucretia’nın tecavüzü ve ölümü
Cumhuriyet döneminin başlangıcında Appius Claudius isimli bir aristokrat, Virginia isimli genç bir kadına cinsel saldırıda bulunmaya çalışmıştı. Virginia, Appius’un ilk saldırısından kurtulmayı başardı fakat Appius, birtakım kurnazlıklarla hakim karşısında Virginia’yı suçlu çıkararak istediğini elde etmeyi başardı.
Virginia’nın durumundan haberdar olan birçok insan, oldukça öfkelendi ve Virginia vesilesiyle bu olaydan sonra yapılan birçok reform, sıradan insanların özgürlüklerinin genişlemesine büyük katkılar sağladı. Bu sayede Romalılar için Virginia, tıpkı Lucretia gibi bir bağımsızlık simgesi haline geldi.
Bu dönemde cinsel saldırı yasaları elbette yok değildi.
İlk imparator Augustus tarafından yasa dışı cinsel davranış ve saldırıları cezalandırmak amacıyla, Stupidum kuralları yürürlüğe getirildi. Bu kurallara göre bir erkek ile bir fahişe arasındaki cinsel faaliyet yasaldı fakat bir erkek ile dul ya da bakire bir soylu kadın arasındaki cinsellik yasal değildi.
Ek olarak tecavüz faili, şiddet ya da suç yasası kapsamında suçlu sayılabilirdi. Cinsel saldırıya uğrayan kadınlar kendileri için şikayette bulunamaz, bunun yerine sorumluluk kadınların kocalarında ve babalarındaydı. Ayrıca tecavüzden hüküm giyenlerin cezası, suçun kademesine göre değişirdi.
MS 306 ile 337 yılları aralığında hüküm süren imparator Konstantin ise bakireleri tecavüzle alakalı olumsuz etkileyecek kanun değişiklikleri yaptı.
Yasalar, tecavüze uğramaktan rahatsız olanlar ve herhangi biriyle cinsel ilişkiyi destekleyenler arasında bir ayrıma gitti. Bakire bir kadının biriyle cinsel yakınlaşması tespit edilirse, yakılarak öldürülürdü. Bu kişi eğer rahatsızsa ve kendi iradesi dışında bir durum söz konusuysa, daha hafif cezalara çarptırılırdı.
Neyse ki bundan yaklaşık 200 yıl sonra Justinianus dönemine gelindiğinde, bu tür acımasız yaklaşımlar son buldu ve yeni yasalar çıkartıldı. Bu yasalardan biri; tecavüze uğrayan kadınların, bu olaydan sorumlu tutulmayacağına yönelikti.
Özetle Antik Roma’da kadınlara yönelik gerçekleştirilen cinsel saldırılarda, toplumun büyük oranda bir eşitsizliğe mahkum olduğunu görmek mümkün. O dönemde söz konusu kadınların şikayetleri nadiren dikkate alınırdı ve adalet, bir hayli zor tecelli ederdi.