II. Dünya Savaşı, sadece askerî stratejiler ve cesur askerlerin hikâyesi değil aynı zamanda lojistik ve mühendislik başarılarının da hikâyesidir. Bu basit ancak son derece etkili kargo gemileri, müttefiklerin savaşın gidişatını değiştirmesinde kilit rol oynadı.
1940’ların soğuk sonbaharında, Nazi Almanyası’nın denizaltıları Atlantik’te müttefik gemilerine amansız bir saldırı başlattığında Britanya’nın erzak ihtiyacı kritik bir noktaya ulaştı.
Alman denizaltıları tarafından yüzlerce gemi batırılırken müttefiklerin bu acil duruma cevabı, gemi inşasında bir devrim başlatmaktı. ABD’nin liderliğindeki bu çaba, savaşın seyrini değiştirecek ve müttefiklerin zaferine katkıda bulunacak 2.700’den fazla Liberty gemisinin inşasını içeriyordu.
1940’ın sonlarına doğru Avrupa’nın büyük bölümü Nazi Almanyası’nın eline geçmişti ve İngiliz Milletler Topluluğu artık savaşta tek başınaydı.
Alman U-botu
Ancak ada ülkesi, savaş çabaları için çok ihtiyaç duyduğu malzemelerden yoksun bırakılıyordu. Alman U-botları; savaş gemilerini, uçaklarını ve gelen gemi trafiğini Britanya’nın yerine yenilerini koyabileceğinden daha hızlı bir şekilde yok ediyordu.
Amerika Birleşik Devletleri henüz savaşta olmamasına rağmen İngiltere’nin savaş çabalarında tedarik açısından hayati bir rol oynuyordu ve muazzam endüstriyel kapasitesi, İngiltere’nin savaşta kalmasına yardımcı olmak için kritik öneme sahipti.
Ancak Almanlar her gün gemileri batırıyordu, İngiltere ve Amerika’nın tüm bu savaş malzemelerini ulaştırmak için başka bir yola ihtiyacı vardı.
Bu sorun karşısında ABD Başkanı Franklin Roosevelt, 1941 yılında Acil Gemi İnşa Programı’nı ilan etti.
Daha önce görülmemiş ölçekte gemi üretmek için büyük bir çaba sarf edildi ama tasarımını pek de ciddiye almamışlardı. Pek çok kişi tarafından çirkin görülen gemiler, Time dergisi “çirkin ördek yavrusu” lakabını taktığından beri böyle anılmaya başlamıştı.
Görünüşleri pek hoş olmayabilir ancak 10.000 tonluk kargo kapasitesine sahip olmaları ABD ve İngiltere için daha önemliydi.
Mürettebatları 45 gönüllü deniz piyadesi ve iki düzine donanma silahlı muhafızından oluşuyordu.
Liberty’lerin çoğunda hafif savunma sistemi vardı ve bu gemilerde görev yapan askerler çok da donanımlı değildi. Ancak ABD için zaten bunlar önemli bir etmen değildi çünkü bu gemilerin amacı savaşmak değildi, olabildiğince kolay bir şekilde inşa edilmesi ve erzak yetiştirmeye başlamasıydı.
1943’e kadar bu tersaneler ortalama her sekiz saatte bir yeni bir gemiyi denize indirecekti. Bu muazzam başarının arkasında, çoğu çiftçilerden oluşan ve neredeyse üçte biri kadın olan işçi grubu vardı.
Savaşın ortalarına gelindiğinde denizdeki Liberty’lerin sayısı ve silahlı refakatçilerindeki artış, Alman kuvvetlerini bunaltmıştı.
Denizaltı karşıtı teknolojilerdeki gelişmeler de U-bot tehdidini ortadan kaldırmaya başladı. Savaştan sonra birçok Liberty gemisi yedek filoya alındı ya da savaş sonrası ticari kargo filolarına satıldı. 1960’lara gelindiğinde, eski tasarımları onları işletmek için çok pahalı hâle getirdi ve hurdaya satıldı.
Bugün 2.710 Liberty gemisinden geriye sadece üç tanesi kaldı ve kendileri, II. Dünya Savaşı’nın kazanılmasındaki muazzam katkılarını hâlâ hatırlatıyor.