Olimpiyatlar, binlerce yıllık tarihi boyunca koşu yarışlarıyla başlayıp bugün dünya genelinde binlerce sporcu ve milyonlarca izleyiciyi bir araya getiriyor.
Olimpiyatların zengin geçmişi, çeşitli spor dallarında müsabakalar ve ulusları bir araya getiren rekabetlerle dolu olsa da tarihin derinliklerinde keşfedilecek pek çok ilginç detayı da yok değil!
Mesela onlardan biri de dört yılda bir düzenlenmesi. Sahi, olimpiyatlar neden her yıl düzenlenmiyor?
Olimpiyatların dört yılda bir düzenlenmesi, antik Yunan döneminin geleneklerine dayanıyor.
Olimpiyatların geçmişi, Antik Yunan’da Zeus’a adanmış şenliklere kadar uzanıyor. İlk olimpiyatlar, M.Ö. 776 yılında Yunanistan’ın Olimpia bölgesinde, Kral Likorgos’un önerisiyle gerçekleşti.
Başlangıçta sadece bir gün süren koşullarla sınırlı olsa da zamanla farklı spor dalları eklenerek ve süre uzatılarak daha büyük bir etkinlik hâline geldi.
Antik Yunan’daki oyunlara sadece erkekler katılabilir ve onlar da çıplak olarak yarışırdı; kadınlar ise sadece izleyiciydi.
Yarışmacılar, şenliklerden aylar önce çalışmalara başlar, oyunlarda kazananlara ödül olarak zeytin dalından yapılmış çelenkler verilirdi.
Fakat elbette her olayda olduğu gibi bu etkinlikte de tarih boyunca birçok değişiklik yaşandı. M.Ö. 146’da Romalıların Yunanistan’ı işgal etmesiyle oyunlar Atina’ya taşındı. Sonrasında ise M.S. 392’de Bizans İmparatoru 2. Theodosius’un oyunların yapıldığı stadyumu yıkmasıyla olimpiyat geleneğine son verildi.
Antik Yunan toplumunda, zamanı ölçmek için kullanılan bir sistem vardı.
Bu sistem, modern takvimlerdeki artık yıllara benzer bir şekilde çalışıyordu. Takvimlerinde 30 günlük 12 ay vardı, ancak her dört yılda bir, bir nevi “ekstra” yıl eklenirdi.
Bu ekstra yıl, takvimi dengelemek ve astronomik döngülerle uyumlu hâle getirmek için kullanılırdı. Bu dört yıllık döneme “Olympiad” denirdi ve işte bu dönemler aynı zamanda Olimpiyat Oyunlarına da adını vermişti.
Yani, Olimpiyatların dört yılda bir düzenlenmesi, Antik Yunan toplumunun zaman algısına ve takvim sistemine dayanıyor.