Başta Orta Çağ olmak üzere çeşitli uygarlıklar; doğum kontrolü, gebelik önleme ve cinsel ilişki sürecine dair kısıtlı düşüncelere sahipti ancak bu toplumun insanları ve dönemin aydın kişileri, yine de hatırı sayılır farkındalıklara sahipti. Peki çağın insanları, doğum kontrol yöntemi olarak neler uygulardı?
Tahmin edildiği üzere Orta Çağ döneminde tıp, şimdilerde olduğu kadar gelişmemişti ve bu insanlar, gebeliği önleme noktasında bitkilere ve çeşitli karışımlara bel bağlamaktaydı. Fakat kullanılan bitkiler, bir hayli çeşitli ve kullanım yöntemleri, oldukça şaşırtıcıydı.
Akla hayale gelmesi oldukça güç olan bu karışımları ve uygulama şekillerini öğrenmeye hazırsanız başlayalım.
Orta Çağ döneminde yaşayan kadınlar, istenmeyen gebelikleri önlemek için çeşitli fiziksel ve bitkisel yöntemler kullanmışlardı. Bunlardan ilki, âdet düzeniyle ilişkili.
Şifalı bitkilerle ilgili bir el yazması
Kadınların âdet döngüsünün olmaması, gebe kalındığının en önemli işaretlerinden biridir ve bu durum, açık ara en iyi doğum kontrol yöntemlerinden biri olarak sayılabilir. Yine gebe kalınan anı tam olarak belirlemek mümkün olmadığı için bu anlamda doğum kontrol yöntemi kullanmak ile kürtajla gebeliği sonlandırmak arasında bir ayrım yapılmamıştır.
Bunun tam tersi Orta Çağ’da âdet kanamasını başlatmak için yaygın olarak bazı yöntemler kullanılmıştır ve kürtaja sebep olması için çeşitli bitki karışımlarından oluşan tarifler, kadınlar arasında paylaşılmış ve bazı el kitaplarında evden eve gezmiştir.
Kürtaja sebep olması istenen bitki karışımları, oldukça kolay malzemelerden yapılırdı ve bu bitkilere rağbet oldukça fazlaydı.
Doğurganlığı engelleme potansiyelinin yüksek olduğu tahmin edilen bu bitkiler arasında; yabani havuç, maydanoz, yavşan otu, meyan kökü ve şakayık vardı. Bu bileşenler, kadınlar tarafından süzme ve demleme gibi yöntemlerle farklı yoğunluklarda bir araya getirilir ve kullanılırdı.
Bahsi geçen bu bitkiler yalnızca ilaç göreviyle değil, ayrıca gebe kalmayı önlemek amacıyla fiziksel bir bariyer olarak da tercih edilirdi.
Çeşitli bitkilerin kadın üreme sistemine temas etmesi veya yerleştirilmesi, çağdaş tıbba göre alışılmadık bir durum olarak kabul edilse de binlerce yıl öncesinden bazı hekimler, bu konuya ilişkin çalışmalar yapmış ve tavsiyelerde bulunmuştur.
Örneğin İbn-i Sînâ 11. yüzyılda günümüzde hâlâ satın alıp okunması mümkün olan El-Kanun fi’t-Tıb isimli kitabında, cinsel ilişki öncesinde rahme nane yerleştirilmesinin doğurganlığı azalttığını öne sürmüştür.
Bu ve bunun gibi fiziksel engellerin gebe kalma olasılığını azaltabileceğine yönelik görüş ve düşünceler, Orta Çağ döneminde ilkel sperm öldürücü maddelerin geliştirilmesinin de yolunu açmıştır.
Orta Çağ insanları gebeliğin önüne geçmek için çeşitli yeşillikleri püre haline getirmiş, zaman zaman da hayvan dışkılarının dahil olduğu karışımları sperm öldürücü olarak kullanmıştır. Ayrıca bal ve sirkeye bulanmış bez parçaları ve çeşitli fermente meyveler de potansiyel olarak doğum kontrol yöntemleri arasında tercih edilenlerden olmuştur.
Yine İbn-i Sînâ aynı kitabında sedir bitkisinin sperm kalitesini bozduğunu ve bu yolla döllenme sürecinin engellendiğini ifade etmiştir. Bunun dışında sperm öldürücü olarak kullanılması amaçlanan bir tarifte, akasya yapraklarının balla karıştırılması ve karışımın vajinal kanala sürülmesi tavsiye edilir.
Şimdilerde bu yöntemler bize oldukça tuhaf gelse de aslında bal, yapışkanlığı sebebiyle sperm hareketlerini engelleyici bir özelliğe, akasyadaki laktik asit ise sperm öldürücü bir etkiye sahiptir.
Şimdilerde gelişen tıpla birlikte hem erkekler hem de kadınlar için, doğum kontrol yöntemlerinde bir hayli çeşitli alternatifler mevcuttur. Ancak Orta Çağ insanları, zamanının getirdiği yöntemlerle hareket etmiş ve deneme ve yanılma yoluyla çeşitli doğum kontrol yöntemlerini deneyimlemişlerdir.