İnsanız, doğduğumuzdan günden beri bir bedenin içinde yaşıyoruz ama onu ne kadar iyi tanıyoruz? Günlük hayatın en sıradan işlerini yapan vücudumuzdaki her bir parçanın içinde aslında mucize gibi görünen özellikler gizli. Gelin insan anatomisi hakkında bazılarını daha önce hiç duymadığınız ilginç bilgilere yakından bakalım.
İki karışlık küçük bebekler olarak doğuyor, yıllar içerisinde büyüyor ve yüz kiloyu, iki metreyi aşan bedenlere sahip insanlara dönüşebiliyoruz. Bu durumun kendisi bile gerçek bir mucizeyken düşünün bir de insan anatomisinin derinlerinde neler saklı. İnsan anatomisi terimsel olarak insan vücudundaki kaslar, kemikler, iç organlar ve diğer yapılar için kullanılan genel bir addır.
Yahu ben kaç yaşında adamım vücudumda ne var bilmez miyim diye düşünüyorsanız yanılıyor olabilirsiniz çünkü insan anatomisi hakkında öğrendiğimiz pek çok şey aslında oldukça yakın geçmişte keşfedildi. Yani bu yüzden emin olun vücudunuzdaki her şeyi biliyor olamazsınız. O yüzden gelin insan anatomisi hakkında bazılarını ilk kez duyacağınız ilginç bilgilere yakından bakalım.
İnsan anatomisi hakkında bilgiler:
- Sahip olduğumuz yüzlerce kemiğin büyük bir bölümü uzuvlarımızda toplanmıştır.
- Yüz binlerce kilometrelik damarlara sahibiz.
- Her saniye bir ülke nüfusu kadar hücre üretiyoruz.
- Doğduğumuz günden öldüğümüz güne kadar hiç değişmeyen tek bir organımız var.
- Vücudumuzdaki en büyük organ, aslında her şeyi içeride tutan organdır.
- Asla iki burun deliğimizi birden kullanmayız.
- Beynimiz küçük ama işlevsel kalması için çok fazla kaynak gerekiyor.
- Sabah uyandığımızda çok daha uzun oluruz.
- Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmi gerçek.
Sahip olduğumuz yüzlerce kemiğin büyük bir bölümü uzuvlarımızda toplanmıştır:
Bebekler yaklaşık 300 kemiğe sahip olarak doğarlar çünkü rahat bir doğum için bu kemikler küçüktür ve hareket eder. Yaş ilerledikçe kemikler kaynar ve yetişkin bir insanda 206 kemiğe dönüşür. İlginçtir, bol eklemli yapısı nedeniyle vücudumuzdaki kemiklerin yarısından fazlası ellerimizde, el bileklerimizde, ayaklarımızda ve ayak bileklerimizde bulunur.
Vücudumuzda bulunan en büyük kemik uyluk kemiği, en küçük kemik ise kulak zarımızın içinde bulunan üzengi kemiğidir. Dişlerimiz iskeletimizin bir parçası olarak kabul edilseler bile teknik olarak kemik sayılmazlar. Asıl şaşırtıcı olan ise kemiklerimizin gücüdür Bir kibrit kutusu boyutundaki insan kemiği 8 tondan fazla ağırlığa bile dayanacak güçtedir. Tabii alan genişledikçe güç dağıldığı için azalır.
Yüz binlerce kilometrelik damarlara sahibiz:
Vücudumuzda bulunan tüm atardamarlar, damarlar ve bunları birbirine bağlayan kılcal damarlar öylesine yayılmışlardır ki her bir kasımıza, organımıza, deri parçamıza ve hatta sinirlerimize ulaşırlar. En küçüğünden en büyüğüne tüm bu damarları uç uca eklediğimizde karşımıza çıkan uzunluk 160 bin kilometreden daha fazladır. Dünya’nın çevresinin uzunluğunun 40 bin kilometre olduğunu düşünürsek bir insanın damarlarının Dünya’nın çevresinde tam dört tur atabileceğini söyleyebiliriz.
Her saniye bir ülke nüfusu kadar hücre üretiyoruz:
Vücudumuzda akılalmaz sayıda hücre var. Bunlar canlı organizmalar oldukları için doğarlar, işlevlerini yerine getirirler, ölürler ve biz de yeni hücreler üretiriz. Bunun ayda yılda bir olan bir olay olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz çünkü vücudumuz, her saniye yaklaşık 25 milyon yeni hücre üretiyor. Yani her 4 saniyede bir Türkiye nüfusundan fazla hücre üretiyoruz. Tabii yaşlandıkça DNA yıpranması nedeniyle üretilen hücre sayısı gitgide azalıyor.
Doğduğumuz günden öldüğümüz güne kadar hiç değişmeyen tek bir organımız var:
İnanılır gibi değil ama gerçekten de böyle bir organımız var. Gözlerimiz, biz doğduktan sonraki 3 ay içinde kornea gelişimini tamamlıyor ve bir daha asla büyümüyor. Kulaklarımız ve burnumuz dahil her organımız vücut gelişimine uyum sağlayarak büyürken gözlerimizde herhangi bir boyut değişikliği olmuyor. Minicik bebeklerin koca koca gözleriyle bize sevimli sevimli bakmalarının nedeni tam olarak budur.
Konu açılmışken birkaç detay daha verelim. Gözlerimiz, vücudumuzdaki en hızlı çalışan kaslardır. Bir göz kırpma eylemi ortalama 100 – 150 milisaniye sürüyor. Bu eylemi yapan orbicularis oculi, saniyenin yüzde biri hızda hareket edebiliyor. Ayrıca daha önce buradaki yazımızda detaylarıyla anlattığımız gibi dünyada en az görülen göz rengi, ortalama yüzde 2’lik bir oranla yeşil gözdür.
Vücudumuzdaki en büyük organ, aslında her şeyi içeride tutan organdır:
Hayır, bilmece sormadık. Şöyle bir vücudumuza baktığımızda bütün anatomimizi aslında içeride bir arada tutan şeyin derimiz olduğunu hemen fark ederiz. Tüm vücudumuzu doğru ısıda tutar, dokunmamızı ve hissetmemizi sağlar, gönlümüzce hareket edebiliriz ve üstelik inanılmaz hızlı bir şekilde iyileşerek yenilenir. İşte tüm vücudumuzu saran bu muhteşem organ, vücut ağırlığımızın yaklaşık yüzde 15’ini oluşturduğu için vücudumuzdaki en büyük organdır.
Asla iki burun deliğimizi birden kullanmayız:
Hiçbir zaman bilinçli olarak gerçekleştirdiğimiz bir eylem değil ancak nefes alışlarımız sırasında her zaman iki burun deliğimizden birini tercih ediyoruz. Bunun nedeni, nefes aldıkça o kanalın kuruması ve havayı nemlendiremez hale gelmesi. Bir delik bu hale gelince hemen diğer deliğe geçiyoruz ve ciğerlerimizi tahriş etmeyecek nemli havayı çekmeye devam ediyoruz. Burun tıkanıklığının bu kadar can sıkıcı olmasının temel nedeni budur.
Beynimiz küçük ama işlevsel kalması için çok fazla kaynak gerekiyor:
Ortalama bir insan vücuduna baktığımız zaman ilginçtir ama her şeyin yöneticisi olan beynin yalnızca yüzde 2’lik bir kütle kapladığını görürüz. Küçük olması sizi yanıltmasın, beynimiz o kadar etkin bir şekilde çalışır ki vücudumuzdaki toplam oksijen ve kan kaynağının yüzde 20’sini kullanır. İlginç olan ise beynimizin kolay kolay ölmüyor olması. Öyle ki eğer vücudumuz oksijensiz kalırsa beynimiz 3 ile 6 dakika arasında bir süre boyunca hayatta kalmaya devam edecektir. Fakat aşırı açlık durumunda beynimizin ölme ihtimali vardır.
Sabah uyandığımızda çok daha uzun oluruz:
Tabii 1.70 biri sabah uyandığı zaman 2 metre olmaz ama birkaç santimlik gözle görülür büyümeyi siz bile fark edebilirsiniz. Bunun nedeni, saatler boyunca yatay pozisyonda uyuduğunuz için omurga kemiklerinin ve diğer kıkırdak alanların aralarının açılması. Güne başladığınız anda yer çekimi etkisiyle bu boşluklar kapanır ve normal boyutunuza inersiniz. Yani diğer açıdan söylersek de gece uyumadan önce daha kısa oluruz.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmi gerçek:
Ülkemizde Sil Baştan gibi berbat bir çeviriyle vizyona giren Eternal Sunshine of the Spotless Mind filminde olduğu gibi anılarımız gerçekten de silinip yeniden yazılabilir. Yazılabilir bile değil aslında yazılır, hem de hiçbir makine kullanmadan beynimiz bunu kendi kendine yapar. Detaylarına hakim olmak için daha pek çok çalışma yapılması gerekiyor ama bir anıyı düşündüğümüz zaman beynimiz onu bir nevi yeniden yazıyor. Daha ilginç olan ise bu yazım sırasında anıyı değiştiriyor olması. Yani bir anıyı en saf haliyle değil de en kötü ya da en iyi yanları ile hatırlıyorsanız bunun nedeni bizzat kendi beyninizdir.
Kaslarımız, kemiklerimiz ve organlarımızdan oluşan insan anatomisi hakkında bazılarını ilk kez duyduğunuz sıra dışı bilgilerden bahsettik. Kimbilir belki yakın bir gelecekte çok daha fazla şey keşfedeceğiz ve hatta bunlara müdahale bile edebileceğiz.