Gelir dağılımındaki eşitliğin sağlanması için asgari ücretin yükseltilmesi konuşuluyor. Zammın yapılması elbette işçi ve ailesi için önemli. Fakat bir süredir senede iki defa yapılan asgari ücret zammının her zaman olumlu sonuçlar getirdiği söylenemez.
SGK 2020 verilerine göre ülkemizdeki kayıtlı işçilerin %42’si asgari ücret alıyor. Bunun yanında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının enflasyon değerlendirmesine göre 2023 yılının kapanışı için enflasyon tahmini %65, 2024 yılı enflasyon tahmini ise %36 civarında.
Yüksek enflasyonun da olduğu bir ülkede asgari ücretin ne kadar olacağı ve bunun neleri etkileyeceği de elbette merak konusu oluyor. Şimdi asgari ücret artışının bize neler getirebileceğine bakalım.
Asgari ücret, yoksullukla mücadele değeridir.
Ülkelerin asgari ücret politikası, işçi ve ailelerini yoksulluğa düşmekten kurtarma üzerinedir. Özellikle de enflasyonun sürekli arttığı durumlarda işçilerin gelirlerinin, giderleri ile uyuşmaması durumu söz konusudur. Enflasyon ile artan fiyatlar, işçinin alım gücünü düşürür ve onları bireysel bir ekonomik dengesizliğe iter.
Asgari ücretin yükselmesi ile refah artışına ulaşmak da düşünüldüğü kadar basit değildir. Çünkü görünen kadar görünmeyen ekonomi de etkilidir.
Asgari ücretin yükselmesi, işveren penceresinden bakıldığında maliyet artışıdır.
İşverenin çalıştırdığı asgari ücretli çalışan sayısına göre maliyet de artar. Bunu açıklayacak olursak; işveren, bir ürünü veya hizmeti üretmek için vergiler, kira, hammadde vb. maliyetlerin yanında işçilere de maaş verir. Bu ücret de maliyet olarak düşünülür. Bu durumda maliyetin artması, kârda düşüşe neden olacaktır.
Maliyetleri artan işletmeler, kâr oranı düştüğü için çözümü fiyatları yükseltmekte bulur. Dengeyi sağlamak için asgari ücretin artış oranında, hatta bazen daha yüksek oranda fiyat zammına şahit oluruz.
Maliyeti artan ve çalışanların ücretini ödemeye gücü yetmeyen işletmeler, aynı işi daha az işçiyle idare ettirmeyi düşünür. Kaldı ki bu sadece küçük işletmelerde geçerli değildir. Örneğin bir fabrikada yüzlerce hatta binlerce işçi var. Asgari ücretteki artış tüm bu işçileri kapsayacağına göre bu işverenler de işçi çıkarmaya gidebilirler. Bu durum hem işçilerin işsiz kalmasına hem de işine devam edenlerin, işten çıkarılanların işlerini de sırtında taşımasına neden olur. Dolayısıyla yüksek bir asgari ücret zammı, işsizliğe neden olur.
Asgari ücret ile enflasyonun arasında bir kısır döngü var.
Fiyatların artması ile alım gücünü kaybeden işçileri düşünen ‘sosyal devlet’, asgari ücretin artırılmasına karar verir. Artık işçi ve ailesi fiyatlar karşısında biraz daha alım gücü yüksek konuma gelir. Fakat işverenin maliyet artışı ile ürünlere yaptığı zamlar ile işçi tekrar eski konumuna döner.
Bu durumda enflasyon artışı asgari ücretin artmasını zorunlu hâle getirirken, asgari ücretin artışı da enflasyonu artıracaktır. Bu konuda TCMB raporlarından olan 2023 III. Enflasyon Raporu’na baktığımızda asgari ücretteki 1 puanlık artışın, enflasyonda 0,93 puanlık ücret artışına karşılık geldiğini de görürüz.
Fiyat artışı ve enflasyonun yükselmesi, aslında ‘kısa vadede zararlar’ olarak ele alınır. Fakat asgari ücret zammının uzun vadede olumlu yanları da vardır.
Zam alan işçi ve ailesinin, ihtiyaçlarını karşılamaya başlaması ile tüketim artacaktır. Üretilen ürünlere karşı talep artacak, talepleri karşılayacak arz ortaya çıkacak ve alışveriş oluşacaktır.
İktisadi pencereden arz ve talebe baktığımızda talep artışı ülke ekonomisi için önemlidir. Çünkü artan tüketim, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın büyümesini yukarıya çekecektir.
Gelir basamaklarının alt diliminde yer alanları, yani işçileri korumayı amaçlayan asgari ücret, gelir uçurumunu önler. Çünkü bu ücretler piyasa koşullarına göre belirlenmiş olsaydı gelir dağılımındaki adaletsizlik uçurumu oldukça derin olurdu. Dediğimiz gibi bu durumda işçi kendi hakkı olan ücreti alamaz, tamamen piyasaya bağlı bir ücretle çalışırdı.
Özellikle Sanayi Devrimi sonrası çalışma şartlarına ve ücretlerine bakıldığında, işçi haklarının ve ücretlerinin piyasaya ve kapitaliste bırakılması oldukça korkunçtur. Bu açıdan asgari ücret, devletin en önemli ‘sosyal politikası’ denebilir.
Asgari ücret artışının dolar üzerinde doğrudan etkisi yoktur.
Asgari ücretin artması ile dolar doğrudan bir artış göstermez. Fakat dolaylı yönden hem dolar kuruna hem de ihracatçılara etkisinden bahsedebiliriz. Hükûmet, asgari ücreti yerel para birimi üzerinden belirler ama yabancı para birimleri ile belirlenen ücretlerde bu durum sorun yaratır.
Merkezi güce bağlı olarak belirlenen bazı yabancı para birimli ücretler ihracatçıyı etkiler. Aynı zamanda TL bazlı maliyet artışı da ihracatçının kârında azalmaya neden olur. Bu da ülkenin daha az ihracat yapması ve daha az ihracattan para kazanması demektir.
Borsa ve tahvil üzerinde asgari ücretin artışı oldukça önemli.
Borsa için asgari ücret artışı aslında olumlu. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi asgari ücret artışı talepleri artırıyordu. Bunun sonucunda artan talep ile ürün alımı artıyor ve şirketlerin kârlılığı da artıyor. Özellikle gıda sektörü gibi dayanıksız malları üreten şirketler kârlılıklarını artırıp borsaya canlılık kazandırırlar.
Tahvil açısından asgari ücretin artması iki farklı şekilde değerlendirilebilir. Öncelikle asgari ücretin artmasının enflasyonu da artırdığını hatırlayalım. Şimdi iki farklı şekildeki değerlendirmeye bakalım. Eğer sabit getirili bir tahvilin etkilenmesinden bahsediyorsak olumsuz etkilenecektir. Çünkü fiyatlar ve enflasyon karşısında o sabit gelir değer kaybedecektir. Fakat bahsedilen tahvil enflasyon endeksli tahviller ise olumlu etkilenecektir. Çünkü enflasyon ile birlikte o da artacaktır.
Açlık ve yoksulluk sınırına göre asgari ücret şu an ne konumda?
TÜRK-İŞ, 2023 Kasım ayı için Açlık ve Yoksulluk Sınırı’nı açıkladı. Verilere geçmeden önce Açlık Sınırı ve Yoksulluk Sınırı farkına bakalım. Açlık sınırı, 4 kişilik ailenin gıda harcaması tutarı; yoksulluk sınırı ise gıda ve diğer tüm temel harcamalar için gerekli olan gelir tutarıdır.
2023 Kasım ayı açlık sınırı 14.025 TL, yoksulluk sınırı ise 45.686 TL olarak açıklandı. Güncel asgari ücretin (net ücret) 11.402 TL. Yani 4 kişilik bir ailede tek bir çalışan varsa ve bu kişi asgari ücret alıyorsa “yoksulluk” değil direkt “açlık” sınırının altında bir yaşam sürüyor.
Asgari ücretin son 5 yılda dolar ve altın karşısında değeri nasıl değişti?
Asgari ücretin yıllara göre kaç dolara tekabül ettiğini enflasyonu da hesaba katarak doğru şekilde görebiliriz. TCMB ve CSGB verilerine göre asgari ücret 2018 yılında 394 dolar, 2019 yılında 415 dolar, 2020 yılında ise 381 dolar ediyordu. Pandemi sonrasında ise 2021 yılında 349 dolar, 2022 yılı ocak ayında 300 dolar ediyordu. 2023 yılı başında ise asgari ücret 456 dolar ediyorken aralık ayı ile 392 dolara karşılık geliyor.
Altın ile kıyaslanmasına bakıldığında asgari ücret 2019 yılında 4,6 çeyrek altın, 2020 yılında 3,4 çeyrek altın, 2021 yılında 3,3 çeyrek altın, 2022 yılında ise 3 çeyrek altın alırken 2023 yılı asgari ücreti ile (kasım ayı fiyatına göre) 3,6 çeyrek altın alınabiliyor.
Genel açıdan asgari ücretin artırılmasının olumlu ve olumsuz yanları mevcut. Ayrıca bunu birçok yönden değerlendirebiliriz. Değişen şartlar da kesin denen bilgileri elbette değiştirebilir. Fakat kesin olan iki konu var ki asgari ücreti artırmak gelir dağılımında adaleti ‘kesin’ olarak sağlamaz ve yine asgari ücreti artırmak her zaman alım gücünü yükseltmez.