Petrol, birçok ülkenin zenginliğinin temel taşıyken Venezuela için âdeta bir lanet hâline geldi. Bir ülke, toprakları altında yatan bu kadar zenginlikle nasıl olur da ekonomik çöküş ve hiperenflasyonla boğuşur?
Venezuela’nın hikâyesi, petrolün hem bir nimet hem de bir lanet olabileceğinin canlı bir kanıtı. Yüz yıldan fazla süredir petrol rezervlerinden yararlanan ülke, bir zamanlar Latin Amerika’nın en zengin ülkesiydi.
Ancak bugün dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen %100.000’lere varan enflasyon oranlarıyla mücadele ediyor ve vatandaşlarının büyük bir kısmı yoksulluk içinde yaşıyor.
Konuya giriş yapmadan önce ülkelerin petrol rezervlerine ve Venezuela enflasyon oranına göz atalım, zira konuyu daha net anlayabileceksiniz.
Petrol rezervleri:
Yıllara göre Venezuela enflasyon oranları:
Venezuela’nın petrol macerası, 1908’de Juan Vicente Gómez’in başkan olmasıyla başladı.
Ülke, petrol rezervlerini keşfetme ve değerlendirme yolunda hızla ilerledi. 1922’de Shell’in, Maracaibo Havzası’nda büyük bir petrol yatağı bulmasıyla Venezuela petrol üretiminde dünya sahnesine çıktı.
O dönemden itibaren petrol, ülkenin ekonomisinde baskın bir faktör hâline geldi. Ancak bu hızlı büyüme, ekonominin diğer sektörlerinin ihmal edilmesine ve ülkenin petrol gelirlerine aşırı bağımlı hâle gelmesine yol açtı.
“Hollanda Hastalığı” olarak bilinen bu durum, Venezuela’nın ekonomik çeşitliliğini ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini zayıflattı.
Ülke, Latin Amerika’nın en zengin ülkelerinden biri hâline geldi gelmesine ancak bu zenginlik adaletsiz bir şekilde dağıldı.
Ülkenin siyasi ve ekonomik yapısında derin çatlaklara yol açtı. Petrol gelirlerinin yolsuzluk ve kötü yönetimle israf edilmesi, ülkenin kalkınma fırsatlarını heba etti.
1970’lerin petrol krizi sırasında fiyatların artmasıyla Venezuela, kısa sürede büyük gelirler elde etti ancak bu gelirler sürdürülebilir kalkınma projelerine değil, tüketim ve ithalata yönlendirildi.
Venezuela’nın petrol gelirlerine olan aşırı bağımlılığı, ekonominin diğer sektörlerinin gelişimini baskıladı.
Petrol dışı sektörlerde rekabetçiliğini kaybetti ve ithalata daha bağımlı oldu. Bu durum, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı ülkeyi son derece savunmasız bıraktı.
Ayrıca yıllar boyunca süregelen kötü yönetim, yolsuzluk ve siyasi istikrarsızlık petrol gelirlerinin verimli bir şekilde kullanılmasını engelledi ve ekonomik krizin derinleşmesine neden oldu.
Hugo Chávez’in 1999’da iktidara gelmesiyle Venezuela, sosyalist politikaların uygulandığı yeni bir döneme girdi.
Chávez, petrol gelirlerini sosyal programlara yönlendirerek yoksullukla mücadele etmeyi amaçladı ancak bu politikalar ekonominin diğer alanlarını ihmal etti ve yatırımları azalttı.
Chávez’in ölümünden sonra iktidara gelen Nicolás Maduro döneminde ekonomik durum daha da kötüleşti. Petrol fiyatlarının düşmesi, hükûmetin aşırı borçlanması ve yönetimdeki devamlı yolsuzluklar; ülkeyi hiperenflasyona, ciddi bir mal ve hizmet kıtlığına sürükledi.
Peki ya sizce Venezuela için bir umut var mı?