Bir zamanlar kişi başına düşen gelir açısından dünyanın en zengin ülkesi olan Nauru’nun, bugün nasıl dünyanın en fakir ülkelerinden biri hâline geldiğini hiç merak ettiniz mi?
Pasifik Okyanusu’nun ortasında yer alan minik ada ülkesi Nauru, bugün izole ve çaresiz bir hâlde.
Oysaki sadece 50 yıl önce bu ada, dünyanın en zengin ülkelerinden biriydi. Peki, ne oldu da bu kadar hızlı bir düşüş yaşandı?
Tektonik plakaların hareketiyle denizden yükselen mercanlar, Nauru adasını oluşturdu.
Bu yükselti, kuşlar için popüler bir durak hâline geldi ve ada, yoğun kuş dışkısı tabakasıyla kaplandı.
Dışkı, fosfat açısından son derece zengindi ve tarımda gübre olarak kullanılabiliyordu. Nauru’nun doğal hazinesi dünya çapında büyük talep gördü ve ada, fosfat madenciliği sayesinde hızla zenginleşti.
1798’de Nauru, Avrupalı denizciler tarafından keşfedildi ve ticaret başladı.
1888’de Almanya, Nauru’yu sömürge ilan etti ve 1906’da fosfat madenciliği başladı. Bu süreçte ada; Almanya, Avustralya ve Japonya’nın kontrolüne geçti ve fosfatın büyük bir kısmı çıkarıldı.
1967’de bağımsızlığını kazanan Nauru, kalan fosfat rezervleriyle büyük ekonomik yükseliş yaşadı. Ne yazık ki Nauru’nun bu zenginliği, sürdürülebilir değildi.
Fosfat rezervleri tükenmeye başladığında ülke, kötü yatırımlar ve yanlış ekonomik politikalar nedeniyle hızla fakirleşti. Lüks harcamalar, başarısız projeler ve yolsuzluk, ülkenin mali durumunu daha da kötüleştirdi.
2000’li yıllarda Nauru, iflasın eşiğine geldi ve Avustralya’nın mali yardımına bağımlı hâle geldi. Günümüzde Nauru, ekonomik olarak zor durumda.
Balıkçılık haklarını satarak ve Avustralya’ya kiraladığı boş binalarla ayakta kalmaya çalışıyor. Ada, çevresel tahribat ve iklim değişikliği gibi yeni zorluklarla karşı karşıya. Yüksek işsizlik ve obezite oranları, Nauru’nun geleceğini daha da belirsiz kılıyor.